Lomography’yi bilen çok iyi biliyor. Meraklıları araştırıyor. Haz etmeyenlerse eleştiriyor. Yine de rengarenk Lomography bayrağı dijitale alternatif arayanların gözünü kamaştıran bir isyan bayrağı olarak dalgalanmaya devam ediyor ve giderek daha fazla ilgi odağı haline geliyor.
Lomography, fotoğrafın “f”sinden anlamayanlardan tutun, fotoğraf meraklısı olup da değişik bir akıma kendini kaptırmak isteyenlerden, analogla tanışmak isteyen dijitalcilerden, yaramazlık yapmak isteyen analog tutkunlarına kadar pek çok kitleyi bünyesinde buluşturuyor.
Biz de fotoğraf meraklılarına, Lomography’den bihaberlere veya Lomography ile tanışıp biraz daha bilgi almak isteyenleri doyurmayı amaçlayarak başladık araştırmaya.
Nereden çıkmış bu Lomography?
1992’ye gelindiğinde Lomo LC-A‘ya gösterilen ilgi giderek artmıştır. Talebi karşılamak için yola koyulan genç ikili Rusya’nın St. Petersburg şehrinin yolunu tutarlar. Efsane fotoğraf makinesinin dağıtıcısı ile yapılan kontrat sonucu meraklıların da bu makineyi edinmesinin yolu açılır. Aynı yıl Uluslararası Lomography Topluluğu kurulur. 10 Altın Kural yazılır ve 5 Kasım 1992’de “Lomography Manifestosu” ile birlikte ‘Wiener Zeitung‘ gazetesinde yayınlanır.
2001’de ise Lomography Viyana’da starlığını ilan eder. İlk Lomography mağazası Viyana Müze Bölgesi’de açılır. Mağazada pek çok ürün satışının yanı sıra atölyeler, sergiler ve çeşitli etkinlikler düzenlenir. Ayrıca Lomography’nin arz-ı endam ettiği bu ilk mekan, Lomograflarla (Lomography makinelerle çekilmiş ve basılmış fotoğraflarla) kaplı bir LomoDuvar‘a ev sahipliği yapar.
Türkiye ise 2012’nin Mart ayında İstanbul’da açılan mağaza ile Lomography ile tanışır. Lomography Gallery Store Türkiye halen Galata, Serdar-ı Ekrem Sokak’ta yer alıyor. Ürün satışı ve film bastırmak gibi hizmetlerin haricinde sergilerden, atölyelere, partilerden, fotoğraf gezilerine kadar pek çok Lomo meraklısının buluşma noktası olarak popülerleşmeye devam ediyor.
Özetlemek gerekirse, nuhnebiden kalmış bir makinenin marifetlerinin yeniden keşfetmesiyle başlayan Lomography akımı giderek kitleselleşmiş ve kendine özgü, uluslararası bir milyonu aşkın kişiden oluşan topluluk oluşturmayı başarmış; dünya çapında kendi tabirleriyle “aktif, deneysel ve yaratıcı görsel anlatıma odaklı, düşük ve yüksek teknolojinin karışımını kullanan, fotoğrafçılık ve dizaynla uğraşan” bir altkültür.
10 Altın Kural
Kadrajı unut! Netliği boşver! Canının çektiği herhangi bir yerde patlat flaşı! Vizörden bakmak her zaman gerekli değildir! Rastlantısal fotoğraflar candır. Tıpkı insanın çekildiğini farketmediği, poz vermediği fotoğraflarda en iyi çıkması gibi. Bırak gitsin. Deklanşöre rastgele bas ve sürprizleri beklemeye koyul.
10 altın kural ise şöyle:
1. Gittiğin her yere fotoğraf makineni de götür. Nerede ne ile karşılacağını kestiremezsin. “Ah! Keşke makinem yanımda olsaydı…” dememek için cebinden, çantandan, boynundan makineni ve yedek filmlerini ayırma.
2. Onu günün her saati kullan. Gündüz, gece farketmez. Hiçbir anı kaçırma.
3. Lomography hayatına karışmasın. Onun bir parçası olsun. Birinci altın kuralı hatırla. Aksi mümkün mü ki? Bırak Lomography hayatının bir parçası olsun. Tıpkı konuşmak, yürümek, yemek yemek, düşünmek, gülmek ve aşık olmak gibi.
4. Kalçadan çekmeyi dene. Her kareden önce gözünü vizöre yapıştırmak zorunda değilsin. Örneğin, makineni bel hizasında tutarak yepyeni kadrajlar yakala. Fiziksel olarak kendini sınırlama.
6. Düşünme! Makineni eline al ve sadece deklanşöre bas. Hesap yapma. Kasma. Tesadüfler güzeldir!
7. Hızlı ol! Anı kaçırma. Bunun için acele et. Ayarlarla uğraşacak zamanı kim kaybetmiş ki sen bulasın?!
8. Ne çektiğini önceden bilmen gerekmiyor. Sonuçları önceden göremeyeceksin. Her karede kendini Lomography’ye emanet etmeye alış. Bu fotoğraflarını görene kadar meraktan çatlamanı önlemeyecek. Ama zaten heyecanlı olan bu değil mi? Lomography öngörülemez. Belirsizdir. Tesadüfleri sever. Yani özgürdür!
9. Sonrasında da… Bilmeceli bulmacalı fotoğrafların olduğunda şaşırma. Ya da… şaşır! Evet, Lomography şaşırtır. Önceden ne çektiğini bilmediğin gibi, çektikten sonra da anlamayabilirsin. Yine de muhtemelen güzel bir fotoğraf elde etmişsindir. “Bu ne ki? Ne zaman çekmiştim? Bu renk nereden çıktı?…” Tüm bunlar Lomography’nin sana özel sürprizleri. Sadece tadını çıkar.
10. Kuralları takma. 10 Altın Kural da dahil olmak üzere, hepsini unut! İstediğin gibi çek, yıka, tara, boya… Takılmana bak.
10 Altın Kural, bir fotoğrafçılık kursunda öğretileceklerin tam tersini söylüyor, değil mi? Çünkü, Lomography doğaçlama fotoğrafı destekliyor.
Mükemmel olmamak da iyidir
Aslında, Lomography’yi Lomography yapan asıl nedenlerden biri Lomo LC-A’nın Japon üretimi Cosina CX-2‘nin nispeten kötü bir taklidi olması. Mercek yapısının sonucunda kontrolsüz oluşan görüntü bozulmaları ve renk kaymaları bu fotoğraf makinelerini diğerlerinden daha eğlenceli hale getiren ana etmenlerden.
Mükemmellikten vazgeçmenin heyecanına kapılıp bu makinelerden edinebileceğin gibi, herhangi basit bir analog makineyle de benzer sonuçlar elde edebilirsin. Nasıl mı? Mesela lensin önüne renkli filtreler veya jelatinler takmayı deneyebilirsin. Deklanşöre basmadan önce bir güneş gözlüğü veya büyüteç ile kendi sürprizini kendin yaratabilirsin. Ayrıca, bayat filmler de renk sapmalarına yardımcı yardımcı olurlar. Hem de normal filmlere göre çok daha ucuza satın alabilirsin.
Nereden başlamalı?
Kendi içinde bir sosyal kültür olan Lomography’nin sitesi de pek çok açıdan keyifli içerikler ve online alışveriş imkanı sunuyor. Analog fotoğraf kültürü, topluluğun tarihçesi, makineler hakkında bilmeniz gerekenler, yeni teknikler, Kendin Yap (DIY) projeler, yarışmalar, etkinlikler, ve tabi ki bu makinelerle çekilen fotoğrafları görebileceğiniz ve kullanıcılar tarafından bizzat yönetilen fotoğraf galerileri. Dileyen meraklılar site için makaleler yazmaya da davetliler.
Sitede bir tur atmak sizi kesmediyse, Lomography Gallery Store’un yolunu tutun. Hemen hemen her haftasonu bir atölyenin düzenlendiği bu mekanda, sergiler ve konsept partiler gibi pek çok etkinlik gerçekleşiyor. Bunlardan birine denk gelirseniz ne ala! Ayrıca workshop katılımcıları diledikleri fotoğraf makinesini alıp deneme şansı buluyor. Bunların haricinde makineler hakkında sizi bilgilendirebilecek, film çeşitleri hakkında aydınlatabilecek ve filmlerinizi yıkamaya bırakabileceğiniz, her biri birer Lomography tutkunu olan çalışanlar ile ayaküstü sohbet de cabası!
Son olarak, Lomography’nin sadece bir fotoğraf makinesi markası değil bir nevi fotoğrafçılık kulübü olduğunu, ve bir tabire göre “Türk şiirindeki Garip Akımı”na benzediğini hatırlatalım.
Rastgele!